15 Temmuz 2011 Cuma

Siylina

Ben mutluydum, bir midye gibi kendi kabuğumda.
Ta ki senin bakışlarının oltası gelip takıldığında hayatıma…
Uzun süre çırpındım anlatılamaz bir acıyla, sense ağır ağır çektin beni  
yukarıya;
O cehennem sıcaklığına.
Çat kapı daldın kapıları kapalı odalarıma
Her midye gibi ben de korkmadım değil
Ama sesindeki sıcaklık örtü keskin dişlerini ağzında

Ayaklarım ağrıyorken vücudumun yükü altında
Ve bu kadar beklemişlerken bekleme odalarında
Ah Siylina!
Meleklerin ellerine benzeyen ellerinle geldin;
Eski Ahit Zamanlardan kalma
Ve
Eksik oyunlarından dağınık kalmış saçlarınla
Beni yakaladın kabuğumda yalnızlığımla 

Her şey ne kadar da güzeldir Siylina!
Daha mola verilmemişken âmâ’larda…
Çünkü birer katildir cümlelerimizde her ama

Her an almaya hazır ruhumu, bekliyor nefesin şakağımda.

Dalıp gidiyor gözlerim ağaçların dökülen yapraklarının ardı sıra
Düşünüyorum sonra;
Eskimek midir, yoksa
Yenilenmek midir sonbahar
Bizim de yaprak dökeceğimiz mevsim gelecek Siylina
O zaman pul pul dökülecek hüznümüz toprağa.

                                                            Erol Mintaş

                                                            Kasım/2006/İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder